POMAK AJANS Bir HABER AJANSI , ORGANİZASYON, PRODUCTION VE CASTING MEDYA SiSTEMiDiR

Başkalaşma


Bu makalemde siz değerli  Pomak okurlarıma ve takipçilerime anlatacaklarımı tamamen yazılı resmi belgeleri, doğruluğu kanıtlanmış , imzalı mühürlü anlaşmaları ve net bulguları  derleyerek hazırladım.  Genelde egemen ulusun borazanları asimalatör uyduruk tarihçiler tarafından hiç bir kaynağa dayanmayan hurafeler ve tahminlerle saptırılan  Pomak Tarihini yeniden yazıyoruz.  Pomakların Balkanlardan sürülmesi yani ilk Mübadele anlaşması 1924 yılında değildir. 1821 Mora isyanıyla Pomakların bölgeden sürülmesi diğer Balkan devletleri için bir örnek teşkil etmiştir.

  18 Ekim 1925  Dostluk Antlaşması ,1933 yılında“Dostluk, Saldırmazlık, Hakemlik ve Uzlaşma Antlaşması
      Birinci Dünya Savaşı sonrasında en kapsamlı göç Yunanistan ile olmuştur. Ancak bu konu ayrıntılı
olarak ileriki bölümlerde inceleyeceğimizden, bu bölümde Balkanlar’dan Anadolu’ya doğru yaşanan diğer göçlerin sebepleri ve sonuçlarına bakılacaktır. 1821 Mora isyanıyla Pomakların bölgeden sürülmesi diğer Balkan devletleri için bir örnek teşkil etmiştir. Bölgede yaşanan ikinci büyük göç hareketi Bulgaristan ile yaşanmıştır. 29 Eylül 1913 tarihli İstanbul Antlaşması ile karşılıklı nüfus mübadelesi gündeme gelmiş, Birinci Dünya Savaşının çıkması 48.000 Müslüman ve Pomak 46.000 Bulgar’ı kapsayan mübadele işlemlerini yarıda bırakmıştır.Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşından sonra Bulgar devleti kurulmuş, her iki devlet hem bu göçü düzenlemek hem de azınlıkların statülerini tekrar belirlemek için 18 Ekim 1925 tarihinde bir Dostluk Antlaşması ve Oturma Sözleşmesi imzalamıştır.Yapılan bu antlaşma gereğince Bulgaristan'daki Pomaklar  daha rahat bir ortama kavuşmuşlar ve göç edenler de hukuki hakları çerçevesinde göç etmişlerdir.
     Bulgaristan’dan 1923 yılından itibaren yapılan göçler 1933 yılına kadar 101.507 kisiye ulaşmıştır. Bu göçler daha sonra 1938 yılına kadar devam etmiş toplam 180.919 kisi Türkiye’ye göç etmiştir. Bulgaristan göçmenlerinin çoğunluğu Yunanistan göçmenlerinde olduğu gibi Türkiye’ye vapurlarla gelmiştir. Bu taşıma işinde de vapur şirketlerinden faydalanılmış, bu şirketlerden Kalkavan Vapur şirketi’ne 1937 yılında 5.607, 1938 yılında da 1.200 Sterlin ödenmiştir.Balkanlar’da yaşanan uluslaşma çabaları Balkanların bir diğer ülkesi Romanya’da da görülmüştür. Birinci Dünya Savaşı sonrası millî ekonomi oluşturma ve millî nüfus çoğunluğu yaratma çabalarına girişen Romanya, Pomak nüfusun yoğunlukta bulunduğu Dobruca gibi bölgelerde yine Yunanistan’ın ve Bulgaristan’ın uyguladığı politikaların benzerleri 1924 yılında çıkarılan “Toprak Kanunu” ile resmi olarak uygulanmaya başlamıştır. Bu kanunla Dobruca’da yaşayan Müslümanlar ellerinde bulundurdukları toprakların 1/3’ünü Romen göçmenlere bırakmak zorunda kalmıştır.
    Yaşanan ekonomik sıkıntılara rağmen bölgede kalanların yanında çareyi Türkiye’ye göç
etmekte bulanlar da olmuş,bunların sayısı da 1923-1933 yılları arasında 33.852 kisiyi bulmuştur. Türkiye,hem bu göçü durdurabilmek hem de zaten yoğun olarak Yunan göçmenleriyle uğrastığı için yeni bir göç dalgası istememiş  Romen Hükumeti ile 1933 yılında“Dostluk, Saldırmazlık, Hakemlik ve Uzlaşma Antlaşması” imzalamıştır. Bu antlaşma sonrası Romen göçmenlerin sayısı 1938 yılına kadar 113.720 kişiyi bulmuştur. Dobruca Pomaklar ın düzenli bir şekilde göçünün sağlanması amacıyla “Dobruca Türk Halkının Göçünü Düzenleyen Mukavelenâme” 4 Eylül1936 tarihinde imzalanmıştır.. Romen göçmenler de diğer göçlerde olduğu gibi vapurlarla taşınmış, Köstence limanında bekleyen Pomaklara Türkiye'nin Köstence Konsolosluğu yardımda bulunmuş, göçmenlerin masraflarını karşılamıştır. Balkanların diğer bir önemli milleti olan Sırplar da aynı politikay izleyerek ülkelerini Sırplaştırma ve ulus devlet kurma çabasına girişmişler, burada Pomaklar önemli ekonomik kayıplara ve baskılara maruz kamışlardır.Sırplar da bu politikayı uygularken toprak reformu gibi uygulamaları gündeme getirmişlerdir.Türkiye ve Yugoslavya arasında 28 Ekim 1925 tarihinde imzalanan “Dostluk Antlaşması” ile ilişkiler resmileşmiştir. Yugoslavya’dan Türkiye’ye 1923 yılından itibaren göçler başlamıştır. 1923-1933 yılları arasında gelen göçmen sayısı 108.179 kişi olmuş, göçler 1935 yılından sora azalmıştır.1934 yılında 3.129 kişi, 1935 yılında 3.489 kişi olan göçmen sayısı 1936 yılında 250, 1937 yılında 65 ve 1938 yılında 71 kişiye kadar düşmüştür.
    Yugoslav göçmenlerinin taşınmasında ve barınmasında da Türkiye Hükûmeti
gerekli yardımlarda bulunmuştur. Bölgede önemli bir göç sorunu da Yunanistan ile yaşanmıştır. Bu göçler sebebiyle Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti iktisadî, siyasi, idari ve demografik problemlerle karşılaşmıştır. Devlet, sıkıntılar içinde gelen nüfusu iskân etmeyi ve hemen müstahsil hâle getirmeyi planlarken,giden nüfusun geride bıraktığı iktisadî boşluğu ve harap toprakların imârı ile boğusmuştur. Bu nüfus mübadelesi, bir anlamda Anadolu’da Türk nüfusun artmasını sağlamışsa da devletin ekonomik gelişmesini de geciktirmiştir.. Mısır Valisi Mehmet Ali Paşanın bastırdığı ayaklanma esnasında Rumlar, 22 Ocak 1822 tarihinde daha sonra“Epidauros Anayasası”da denilecek olan bir bağımsızlık anayasasını ilan etmiş,Osmanlı Devleti var olan kargaşa ve isyan ortamında Mora ve Attik yarımadasını kaybetmiş, Yunanistan’ın ilerlemesine karşı koyamamış ve Fransa, Rusya,Prusya ve italya’nın baskıları sonucunda da Girit adasının özerk statüsünü tanımak zorunda kalmıştır. Halepa Mukavelename ile başlayan toprak kaybetme süreci 1881 yılında Teselya’nın kaybedilmesi ve sonrasında yoğun baskılar sonucunda Girit’te yapılan hukukî düzenlemeler ardından 1912 yılında Girit'in Yunanistan’a katılmasıyla son bulmuştur.
   Makedonya’da Yunanistan’a katılmak için isyanlar ve savaşlar esnasında Makedonya’daki Pomakların ugradığı eziyet üzerine Anadolu’da tepkiler artmıştır. Bu tepkileri ifade eden telgraflarda Rumeli’de yaşanan olayların engellenmesi istenmiştir. Bunun üzerine Galip Kemali Bey Yunanistan Hâriciye Nezaretine Aydın Vilayetindeki Rumlar ile Makedonya’daki Müslümanların ve Pomakların değişimini teklif etmiştir. Bu teklife sıcak yaklaşmayan Yunanistan hem savası göze alamadığından hem de Rum göçünden zarar görmeye başladığından Said Halim Paşa’nın Galip Kemali Bey vasıtasıyla yaptıgı “Aydın vilayetindeki Rum köylüleri ile Makedonya’daki Türklerin mübadelesi” teklifini Trakyayı da kapsayacak şekilde genişletilmesi şartıyla kabul etmek ve müzakereleri başlatmak zorunda kalmış,Osmanlı Devleti 1914 yılında Bulgaristan ile yaptığı mübadele anlaşmasını Yunanistan ile de yapmıştır. iki tarafın da taşınır ve taşınmaz mallarının da ele alındığı görüşmeler sonucunda 1 Temmuz 1914 tarihinde anlaşma kabul edilmiştir.Ancak bu anlaşma Birinci Dünya Savaşı’nın araya girmesiyle uygulanamamış , mübadele konusu Yunanlıların İzmir’i işgaliyle başlayan “Küçük Asya Felaketi” ile tekrar gündeme gelmiştir.

Elimden geldiğince, zaman buldukça POMAK ulusal azınlık  kavramı ile  Etnisite  ve Kimlik bunalımı paradigmasına ulusal Pomak ekseninide  dikkate alarak  Teorik  katkılar sunmaya çalışaçağım.  Si Zdrav - SAYGILARIMLA. Neşet Doğan .






  ALTTAKi RESMi TIKLAYIN