Bu makalemde siz değerli Pomak okurlarıma ve takipçilerime anlatacaklarımı tamamen yazılı resmi belgeleri, doğruluğu kanıtlanmış , imzalı mühürlü anlaşmaları ve net bulguları derleyerek hazırladım. Genelde egemen ulusun borazanları asimalatör uyduruk tarihçiler tarafından hiç bir kaynağa dayanmayan hurafeler ve tahminlerle saptırılan Pomak Tarihini yeniden yazıyoruz. Pomakların Balkanlardan sürülmesi yani ilk Mübadele anlaşması 1924 yılında değildir. 1821 Mora isyanıyla Pomakların bölgeden sürülmesi diğer Balkan devletleri için bir örnek teşkil etmiştir.
Birinci
Dünya Savaşı sonrasında en kapsamlı göç Yunanistan ile olmuştur. Ancak bu konu
ayrıntılı
olarak ileriki bölümlerde inceleyeceğimizden, bu bölümde Balkanlar’dan Anadolu’ya doğru yaşanan diğer göçlerin sebepleri ve sonuçlarına bakılacaktır. 1821 Mora isyanıyla Pomakların bölgeden sürülmesi diğer Balkan devletleri için bir örnek teşkil etmiştir. Bölgede yaşanan ikinci büyük göç hareketi Bulgaristan ile yaşanmıştır. 29 Eylül 1913 tarihli İstanbul Antlaşması ile karşılıklı nüfus mübadelesi gündeme gelmiş, Birinci Dünya Savaşının çıkması 48.000 Müslüman ve Pomak 46.000 Bulgar’ı kapsayan mübadele işlemlerini yarıda bırakmıştır.Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşından sonra Bulgar devleti kurulmuş, her iki devlet hem bu göçü düzenlemek hem de azınlıkların statülerini tekrar belirlemek için 18 Ekim 1925 tarihinde bir Dostluk Antlaşması ve Oturma Sözleşmesi imzalamıştır.Yapılan bu antlaşma gereğince Bulgaristan'daki Pomaklar daha rahat bir ortama kavuşmuşlar ve göç edenler de hukuki hakları çerçevesinde göç etmişlerdir.
olarak ileriki bölümlerde inceleyeceğimizden, bu bölümde Balkanlar’dan Anadolu’ya doğru yaşanan diğer göçlerin sebepleri ve sonuçlarına bakılacaktır. 1821 Mora isyanıyla Pomakların bölgeden sürülmesi diğer Balkan devletleri için bir örnek teşkil etmiştir. Bölgede yaşanan ikinci büyük göç hareketi Bulgaristan ile yaşanmıştır. 29 Eylül 1913 tarihli İstanbul Antlaşması ile karşılıklı nüfus mübadelesi gündeme gelmiş, Birinci Dünya Savaşının çıkması 48.000 Müslüman ve Pomak 46.000 Bulgar’ı kapsayan mübadele işlemlerini yarıda bırakmıştır.Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşından sonra Bulgar devleti kurulmuş, her iki devlet hem bu göçü düzenlemek hem de azınlıkların statülerini tekrar belirlemek için 18 Ekim 1925 tarihinde bir Dostluk Antlaşması ve Oturma Sözleşmesi imzalamıştır.Yapılan bu antlaşma gereğince Bulgaristan'daki Pomaklar daha rahat bir ortama kavuşmuşlar ve göç edenler de hukuki hakları çerçevesinde göç etmişlerdir.
Bulgaristan’dan
1923 yılından itibaren yapılan göçler 1933 yılına kadar 101.507 kisiye
ulaşmıştır. Bu göçler daha sonra 1938 yılına kadar devam etmiş toplam 180.919
kisi Türkiye’ye göç etmiştir. Bulgaristan göçmenlerinin çoğunluğu Yunanistan
göçmenlerinde olduğu gibi Türkiye’ye vapurlarla gelmiştir. Bu taşıma işinde de
vapur şirketlerinden faydalanılmış, bu şirketlerden Kalkavan Vapur şirketi’ne
1937 yılında 5.607, 1938 yılında da 1.200 Sterlin ödenmiştir.Balkanlar’da
yaşanan uluslaşma çabaları Balkanların bir diğer ülkesi Romanya’da da
görülmüştür. Birinci Dünya Savaşı sonrası millî ekonomi oluşturma ve millî
nüfus çoğunluğu yaratma çabalarına girişen Romanya, Pomak nüfusun yoğunlukta
bulunduğu Dobruca gibi bölgelerde yine Yunanistan’ın ve Bulgaristan’ın
uyguladığı politikaların benzerleri 1924 yılında çıkarılan “Toprak Kanunu” ile
resmi olarak uygulanmaya başlamıştır. Bu kanunla Dobruca’da yaşayan
Müslümanlar ellerinde bulundurdukları toprakların 1/3’ünü Romen göçmenlere
bırakmak zorunda kalmıştır.
Yaşanan
ekonomik sıkıntılara rağmen bölgede kalanların yanında çareyi
Türkiye’ye göç
etmekte bulanlar da olmuş,bunların sayısı da 1923-1933 yılları arasında 33.852 kisiyi bulmuştur. Türkiye,hem bu göçü durdurabilmek hem de zaten yoğun olarak Yunan göçmenleriyle uğrastığı için yeni bir göç dalgası istememiş Romen Hükumeti ile 1933 yılında“Dostluk, Saldırmazlık, Hakemlik ve Uzlaşma Antlaşması” imzalamıştır. Bu antlaşma sonrası Romen göçmenlerin sayısı 1938 yılına kadar 113.720 kişiyi bulmuştur. Dobruca Pomaklar ın düzenli bir şekilde göçünün sağlanması amacıyla “Dobruca Türk Halkının Göçünü Düzenleyen Mukavelenâme” 4 Eylül1936 tarihinde imzalanmıştır.. Romen göçmenler de diğer göçlerde olduğu gibi vapurlarla taşınmış, Köstence limanında bekleyen Pomaklara Türkiye'nin Köstence Konsolosluğu yardımda bulunmuş, göçmenlerin masraflarını karşılamıştır. Balkanların diğer bir önemli milleti olan Sırplar da aynı politikay izleyerek ülkelerini Sırplaştırma ve ulus devlet kurma çabasına girişmişler, burada Pomaklar önemli ekonomik kayıplara ve baskılara maruz kamışlardır.Sırplar da bu politikayı uygularken toprak reformu gibi uygulamaları gündeme getirmişlerdir.Türkiye ve Yugoslavya arasında 28 Ekim 1925 tarihinde imzalanan “Dostluk Antlaşması” ile ilişkiler resmileşmiştir. Yugoslavya’dan Türkiye’ye 1923 yılından itibaren göçler başlamıştır. 1923-1933 yılları arasında gelen göçmen sayısı 108.179 kişi olmuş, göçler 1935 yılından sora azalmıştır.1934 yılında 3.129 kişi, 1935 yılında 3.489 kişi olan göçmen sayısı 1936 yılında 250, 1937 yılında 65 ve 1938 yılında 71 kişiye kadar düşmüştür.
etmekte bulanlar da olmuş,bunların sayısı da 1923-1933 yılları arasında 33.852 kisiyi bulmuştur. Türkiye,hem bu göçü durdurabilmek hem de zaten yoğun olarak Yunan göçmenleriyle uğrastığı için yeni bir göç dalgası istememiş Romen Hükumeti ile 1933 yılında“Dostluk, Saldırmazlık, Hakemlik ve Uzlaşma Antlaşması” imzalamıştır. Bu antlaşma sonrası Romen göçmenlerin sayısı 1938 yılına kadar 113.720 kişiyi bulmuştur. Dobruca Pomaklar ın düzenli bir şekilde göçünün sağlanması amacıyla “Dobruca Türk Halkının Göçünü Düzenleyen Mukavelenâme” 4 Eylül1936 tarihinde imzalanmıştır.. Romen göçmenler de diğer göçlerde olduğu gibi vapurlarla taşınmış, Köstence limanında bekleyen Pomaklara Türkiye'nin Köstence Konsolosluğu yardımda bulunmuş, göçmenlerin masraflarını karşılamıştır. Balkanların diğer bir önemli milleti olan Sırplar da aynı politikay izleyerek ülkelerini Sırplaştırma ve ulus devlet kurma çabasına girişmişler, burada Pomaklar önemli ekonomik kayıplara ve baskılara maruz kamışlardır.Sırplar da bu politikayı uygularken toprak reformu gibi uygulamaları gündeme getirmişlerdir.Türkiye ve Yugoslavya arasında 28 Ekim 1925 tarihinde imzalanan “Dostluk Antlaşması” ile ilişkiler resmileşmiştir. Yugoslavya’dan Türkiye’ye 1923 yılından itibaren göçler başlamıştır. 1923-1933 yılları arasında gelen göçmen sayısı 108.179 kişi olmuş, göçler 1935 yılından sora azalmıştır.1934 yılında 3.129 kişi, 1935 yılında 3.489 kişi olan göçmen sayısı 1936 yılında 250, 1937 yılında 65 ve 1938 yılında 71 kişiye kadar düşmüştür.
Yugoslav göçmenlerinin
taşınmasında ve barınmasında da Türkiye Hükûmeti
gerekli yardımlarda bulunmuştur. Bölgede önemli bir göç sorunu da Yunanistan ile yaşanmıştır. Bu göçler sebebiyle Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti iktisadî, siyasi, idari ve demografik problemlerle karşılaşmıştır. Devlet, sıkıntılar içinde gelen nüfusu iskân etmeyi ve hemen müstahsil hâle getirmeyi planlarken,giden nüfusun geride bıraktığı iktisadî boşluğu ve harap toprakların imârı ile boğusmuştur. Bu nüfus mübadelesi, bir anlamda Anadolu’da Türk nüfusun artmasını sağlamışsa da devletin ekonomik gelişmesini de geciktirmiştir.. Mısır Valisi Mehmet Ali Paşanın bastırdığı ayaklanma esnasında Rumlar, 22 Ocak 1822 tarihinde daha sonra“Epidauros Anayasası”da denilecek olan bir bağımsızlık anayasasını ilan etmiş,Osmanlı Devleti var olan kargaşa ve isyan ortamında Mora ve Attik yarımadasını kaybetmiş, Yunanistan’ın ilerlemesine karşı koyamamış ve Fransa, Rusya,Prusya ve italya’nın baskıları sonucunda da Girit adasının özerk statüsünü tanımak zorunda kalmıştır. Halepa Mukavelename ile başlayan toprak kaybetme süreci 1881 yılında Teselya’nın kaybedilmesi ve sonrasında yoğun baskılar sonucunda Girit’te yapılan hukukî düzenlemeler ardından 1912 yılında Girit'in Yunanistan’a katılmasıyla son bulmuştur.
gerekli yardımlarda bulunmuştur. Bölgede önemli bir göç sorunu da Yunanistan ile yaşanmıştır. Bu göçler sebebiyle Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti iktisadî, siyasi, idari ve demografik problemlerle karşılaşmıştır. Devlet, sıkıntılar içinde gelen nüfusu iskân etmeyi ve hemen müstahsil hâle getirmeyi planlarken,giden nüfusun geride bıraktığı iktisadî boşluğu ve harap toprakların imârı ile boğusmuştur. Bu nüfus mübadelesi, bir anlamda Anadolu’da Türk nüfusun artmasını sağlamışsa da devletin ekonomik gelişmesini de geciktirmiştir.. Mısır Valisi Mehmet Ali Paşanın bastırdığı ayaklanma esnasında Rumlar, 22 Ocak 1822 tarihinde daha sonra“Epidauros Anayasası”da denilecek olan bir bağımsızlık anayasasını ilan etmiş,Osmanlı Devleti var olan kargaşa ve isyan ortamında Mora ve Attik yarımadasını kaybetmiş, Yunanistan’ın ilerlemesine karşı koyamamış ve Fransa, Rusya,Prusya ve italya’nın baskıları sonucunda da Girit adasının özerk statüsünü tanımak zorunda kalmıştır. Halepa Mukavelename ile başlayan toprak kaybetme süreci 1881 yılında Teselya’nın kaybedilmesi ve sonrasında yoğun baskılar sonucunda Girit’te yapılan hukukî düzenlemeler ardından 1912 yılında Girit'in Yunanistan’a katılmasıyla son bulmuştur.
Makedonya’da
Yunanistan’a katılmak için isyanlar ve savaşlar esnasında
Makedonya’daki Pomakların ugradığı eziyet üzerine Anadolu’da tepkiler
artmıştır. Bu tepkileri ifade eden telgraflarda Rumeli’de yaşanan olayların
engellenmesi istenmiştir. Bunun üzerine Galip Kemali Bey Yunanistan Hâriciye Nezaretine
Aydın Vilayetindeki Rumlar ile Makedonya’daki Müslümanların ve Pomakların
değişimini teklif etmiştir. Bu teklife sıcak yaklaşmayan Yunanistan hem savası
göze alamadığından hem de Rum göçünden zarar görmeye başladığından Said Halim
Paşa’nın Galip Kemali Bey vasıtasıyla yaptıgı “Aydın vilayetindeki Rum
köylüleri ile Makedonya’daki Türklerin mübadelesi” teklifini Trakyayı da
kapsayacak şekilde genişletilmesi şartıyla kabul etmek ve müzakereleri
başlatmak zorunda kalmış,Osmanlı Devleti 1914 yılında Bulgaristan ile yaptığı
mübadele anlaşmasını Yunanistan ile de yapmıştır. iki tarafın da taşınır ve taşınmaz
mallarının da ele alındığı görüşmeler sonucunda 1 Temmuz 1914 tarihinde anlaşma
kabul edilmiştir.Ancak bu anlaşma Birinci Dünya Savaşı’nın araya girmesiyle
uygulanamamış , mübadele konusu Yunanlıların İzmir’i işgaliyle başlayan “Küçük
Asya Felaketi” ile tekrar gündeme gelmiştir.
Elimden geldiğince, zaman buldukça POMAK ulusal azınlık kavramı ile Etnisite ve Kimlik bunalımı paradigmasına ulusal Pomak ekseninide dikkate alarak Teorik katkılar sunmaya çalışaçağım. Si Zdrav - SAYGILARIMLA. Neşet Doğan .